© Manisa Manşet Gazetesi

Manisalılar 2 bin yıl önce de parfüm kullanıyormuş!


Anadolu medeniyetinin zirvesi olarak nitelendirilen ve başkenti Manisa toprakları olan Lidya Krallığı, tarihte en çok parayı icat etmeleri ile tanınıyor. Oysa Lidyalıların ekonominin yanı sıra bilim, kültür, sanat, tarım ve kozmetik alanında da döneminin en önemli merkeziydi.
Araştırmacı Yazar Mustafa Uçar, Lidyalıların doğada yaban halde bulunan birçok bitkiyi, henüz tam olarak anlaşılamayan tekniklerle ıslah ederek insanlığa kazandırdığını söyledi. Uçar, “Mesela Anemon” ya da Tulipa bilimsel adıyla, bizimse “Dağ Lalesi” olarak isimlendirdiğimiz lalenin anavatanının Manisa olduğunu herkes bilir ama Lidya Krallığının Başkenti Sardes’den çıktığını az sayıda insan bilir. Lidyalıların bitki bilimciliği sadece lale ile sınırlı değil, tespit edilebilen yetiştirdikleri bitki sayısı 128’dir” dedi.


ANADOLU TOPRAKLARI BOTANİĞİN MERKEZİ
Antik Roma'nın en önemli hekimlerinden Cladius Galenus (D: 129 - Ö: 200) ile bitkileri araştıran ve inceleyen Dioscorides’den konuyla ilgili önemli bilgiler edindik. Özellikle Dioscorides, 1. yüzyılda Anadolu ve Akdeniz bölgesine ait bitkiler üzerine yazmış olduğu “De Materia Medica” eseriyle modern botanik biliminin temellerini atmıştır. Dioscorides özellikle tıp bilimi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınsa da, bitkilerin iyileştirici etkileri üzerine odaklandığı araştırmaları sayesinde özellikle günümüz bitki uzmanlarına temel bir kaynak oluşturmuştur. Dr. Materia Medica’nın bir başka önemli özelliği ise Dioscorides’in ele aldığı 600 farklı bitki türünü en ince detayına kadar tasvir ederken bu bitkilere ait tüm bilinen hikâyeleri, mitleri, efsaneleri ve inançları gözlemlediği diğer detaylarla birlikte kaydetmiş olmasıdır” diye konuştu.


BİRÇOK BAHARAT VE ÇEŞNİ ÇEŞİDİ BULUNUYORDU
Güneydoğu Anadolu’nun yerlisi olan Romalı Doktor Dioscorides’in döneminde yaptığı farmakolojik incelemelerini yazdığı listede, bugün bile Anadolu’da yetişen birçok baharat ve çeşni bitkilerini Lidya kökenli olduğunun tespit edildiğini anlatan Uçar, “Derlediğimiz bilgilere göre kestanenin de anavatanı Lidya’dır. İncir ve kestaneden Helen ve Roma kaynaklarında bolca söz edilir. Hatta aynı kaynaklarda anavatanının Sardes olmasından dolayı kestaneye Helen ve Roma dönemlerinde “Sardian (Sardes’e ait)” dendiği iddia edilmektedir. Sardian yani kestane, Büyük İskender döneminde Avrupa ile tanışır ve Romalılar döneminde değerli bir yiyecek olarak önem kazanır. 15.yy’da patatesin Avrupa’ya gelişine kadar hem taze, hem haşlanmış ve pişmiş hem de un olarak kullanılabilmesi, üstelik kolayca taşınabilmesi özellikleriyle, sürekli fetihler peşinde koşan Roma ordularının baş yiyeceği olarak kutsallık kazanmıştır” ifadelerini kullandı.


LİDYA PARFÜMÜ MARKASIYLA PAZARLANMIŞ
Sanat tarihçisi, arkeolog John Boardman’ın “The middleeast, the Greek world and the Balkans to the 6 century B:C.” adlı Cambridge Üniversitesi 1984 basımı kitabının 225. sayfasında Lidya parfümlerinin “Bakkaris” markası ile pazarlandığının yazıldığını anlatan Uçar, “Boardman’ın bu bilgiyi Efesli tarihçi Hipponax’ın aşağıdaki dizelerinden aldığı kesin: ‘Mestteti beni Bakkaris’den yayılan çiğdem kokusu’. Ancak araştırmalarımız sırasında Bakkaris’in bir parfüm markası değil, bir bitki adı olduğunu Dioscorides’den öğrendik. Bakkaris öyle bir bitki ki Lidyalılar çiçeklerinden parfüm, yapraklarından krem ve köklerinden pudra üretiyorlarmış. Bu önemli bitkinin Dioscorides tarafından yapılmış çizimini ekte yayınlıyorum. Belki doğaseverler, gezileri, yürüyüşleri sırasında bu bitkinin en azından yabanına rastlarlar ve tekrar üretimine başlarız” dedi. HABER MERKEZİ

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER