Manisa
25 Nisan, 2025, Cuma
  • DOLAR
    32.87
  • EURO
    35.18
  • ALTIN
    2451.1
  • BIST
    10646.93
  • BTC
    60357.035$

Mahkeme Kadıya Mülk Değildir

14 Mart 2025, Cuma 15:37

 

İnsanlık tarihine baktığımızda, makamların ve mevkilerin gelip geçici olduğunu gösteren sayısız örnekle karşılaşırız. Dün bir saltanatın başında olanlar, bugün tarih sayfalarında bir isimden ibarettir. Dün adalet dağıtan kadılar, bugün mezar taşlarıyla hatırlanır. İşte, Osmanlı döneminden bize miras kalan “Mahkeme kadıya mülk değildir” sözü de bu gerçeği hatırlatan en güzel öğütlerden biridir.

Bu söz, özellikle makam ve mevkiye bel bağlayanlara, gücünü adaletten değil de kendi konumundan alanlara bir uyarıdır. Kadılar, yani yargıçlar, Osmanlı hukuk sisteminin temel taşlarından biriydi. Ancak hiçbir kadı, görev yaptığı mahkemeye ömür boyu sahip değildi. Çünkü kadılık, bir görevdi; mülk değil. Bir gün görev değişir, bir başka kadı gelir ve kararları o verir. Bu, hayatın kaçınılmaz döngüsüdür.

Bugün de aynı hakikati görebiliriz. Koltuklarına sımsıkı sarılan, yetkilerini kötüye kullanan nice insan, gün gelip o koltuktan kalkmak zorunda kalmıştır. Ne büyük sultanlar, ne kudretli yöneticiler, ne şanlı hâkimler bu dünyadan gelip geçmiştir. Ancak, adil olanlar isimlerini dualarla yaşatırken, zulmedenler lanetle anılmaktadır.

İnsan, bulunduğu mevkiye güvenerek kibirlenmemeli; adaletle, merhametle, hakkaniyetle hükmetmelidir. Çünkü dünya, bir imtihan yeridir. Güç de mal da mülk de bir emanet gibidir. İnsana düşen, emaneti layıkıyla taşıyıp, günü geldiğinde devretmesini bilmek olmalıdır.

İbretlik Bir Kıssa

Bir gün, Osmanlı’da görev yapan bir kadı, uzun yıllar hizmet ettikten sonra yaşlanır ve görevden alınır. Yerine atanan yeni kadı, onun yerleştiği eve taşınmak ister. Eskisi ise bu durumu kabullenmek istemez ve itiraz eder. Yeni kadı, eski kadıyı mahkemeye çağırır.

Duruşmada, yeni kadı sorar:
“Bu evde kaç yıldır oturuyorsunuz?”
Eski kadı cevap verir: “Yaklaşık otuz yıl.”
Yeni kadı gülümseyerek şöyle der:
“Öyleyse bana söyleyin, sizden önce bu evde kim oturuyordu?”
Eski kadı duraksar ve cevap verir:
“Benden önce de başka bir kadı vardı.”
Yeni kadı sorusunu yineler:
“Ondan önce?”
Eski kadı, üzgün bir şekilde: “Ondan önce de başka bir kadı…”

Yeni kadı başını sallar ve şu sözü söyler:
“Görüyorsunuz ki, mahkeme kadıya mülk değildir. Öncekiler nasıl gittiyse, biz de gideceğiz. Öyleyse adaletle hükmedelim ve dünyaya aldanmayalım.”

Bu hikâye, makamların kalıcı değil, sadece bir emanet olduğunu gösteren en güzel ibretlerden biridir. Çünkü dünya bir han, bizler ise gelip geçen yolcularız. Önemli olan, geride adaletle anılacak bir iz bırakabilmektir.

Şeyda GÖKTEN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.